Nörobilime göre dikkat ve odaklanma gücünü artıran en önemli faktör uyarıcılardan arındırılmış bir ortam yaratmak.
Nasıl mı?
Carl Jung, elektriği bile olmayan bir köy evinde haftada sadece 3 gün çalışarak analitik psikolojinin kurucu metinlerini yazmayı başardı.
Şimdi düşünün, adamın ne Wi-Fi’si vardı ne de sürekli bildirim gönderen bir akıllı telefonu. Zihinsel huzurunu öyle korudu ki bugün hâlâ psikoloji öğrencileri o metinlere kafa yoruyor.
Bilimsel açıdan bakarsak, Jung’un bu izolasyon stratejisi, odaklanma üzerine yapılan modern çalışmalarla birebir örtüşüyor.
Nörobilimde, dikkat ve odaklanma için en ideal koşullardan biri, “dış uyarıcılardan arındırılmış bir ortam” yaratmak. Jung’un elektriksiz evinde yaptığı tam da buydu.
Bugün multitasking olayının beyin için ne kadar zararlı olduğunu biliyoruz. Jung ise, kendini dünyadan soyutlayarak bu uyarıcı yükünü tamamen ortadan kaldırdı, bu sayede beyninin tam kapasitesini kullanarak derin düşünmeye dalabildi.
Yani aslında, odaklanma ve yaratıcılık adına modern teknolojiyi bir kenara bırakmak ve basit, sessiz bir yaşam tarzı seçmek. Bu zihinsel performansı artıran bir yöntem.
Jung’un elektriksiz ortamı, beyin açısından “ideal yaratıcı koşulları” sağladı, çünkü beynin yaratıcı düşünceye dalabilmesi için bazen tamamen “kopması” gerekiyor.
Jung, bu “kopuşu” elektriksiz bir köy evinde bulmuş. Bizim ihtiyacımız olan ise belki sadece biraz dijital detoks ve fazladan sessizlik.
bu pasajlar derin çalışma yada pür dikkat kitabından gibi ;)
bahsi geçen isimlerin bir de “yürümek” konusundaki tecrübelerine göz atmak lazım. orada da dünya işlerinden ve insanlardan soyutlanarak yürümenin yaratıcı düşünme üzerindeki etkileri savunuluyor.
yürümenin felsefesi kitabı…
nietzsche,kant, gandhi, martin L.K Jr. falan yürümenin mucize olduğunu keşfetmişler resmen. özellikle de “yavaş yürüyüşlerin”…
O anki hedefinizle ilgili bir podcast dinlemek ufuk açıcı olabilir ama müzikten çok çok daha fazla dikkat çalan bir şey. Trafiğe kapalı alanlarda yürürken dinlemeniz daha sağlıklı olur. Ayrıca kulaklıkla yürüme ve kulaklıksız yürüme olayını dengelemek lazım. O gün bize hangisinin iyi geldiğini deneme-yanılma ile anlayabiliriz :)
Selam, ilk girdimi son yazılarımdan alıntıyla yapmak istiyorum:
Kulaklıksız Yürüyüşe Çıkmak: Çoğu zaman kulaklık takarak yürürüz; müzik, podcast ya da dış dünyayı tamamen izole eden sesler. Ama ben bazen kulaklıklarımı bırakıyorum. Sokakların, doğanın ya da şehir gürültüsünün seslerini dinlemek zihnimi temizlememe yardımcı oluyor.
Araba ya da Bisikletle Kısa Kaçamaklar: Dışarı çıkıp birkaç kilometre yol almak, ister bisikletle ister arabayla olsun, bana büyük bir zihin açıklığı sağlıyor. Yeni fikirler, çözüm yolları ya da yazılarım için ilham genelde bu yolculuklar sırasında geliyor.
Kitap Okuma Alışkanlığı : Düzenli olarak kitap okumak, hem bilgi birikimini artırır hem de zihinsel ufkunuzu genişletir. Okuduğum her kitap, sadece işime katkıda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda daha sağlam ve derin fikirler oluşturmama da yardımcı oluyor.
Yazmak ve Aromaterapi : Yazmak benim için bir tür terapi. Özellikle rahatlatıcı aromaterapi mumları eşliğinde yazdığımda, zihinsel bir denge buluyorum. Yazı, hem üretkenliğimin bir ürünü hem de bir kaçış noktası oluyor.
Bahsettiğim prensip her zaman doğru bir rehber olmayabilir.