Hiç tecrübeniz yoksa e-posta pazarlamayı böyle yapın »

İlk eposta pazarlamamı yaptığımda oha demiştim. Nereden geldi bu satışlar?

Çok değildi belki o zaman satış oranım ama mümkün olduğunu görmüştüm bir kere.

Ve bunu sadece tek bir “Toplu Gönder” butonuna basarak yapmıştım. Kendiliğinden tetiklenen otomasyon ve segmentasyonlar bile kurmamışken…

Anlayacağınız, doğrudan pazarlama yöntemi olarak e-postalar hiçbirşey bilmeseniz de çalışıyor. Ve yapmamız gereken, gönderilen e-posta miktarına oranla satış ihtimalimizi yükseltmek. Tüm mesele bundan ibaret.

Ama bunun bazı incelikleri var tabii.

E-posta pazarlamanın şah damarıdır; TESLİMAT

Bu yoksa diğer hiçbir şeyin anlamı yoktur.

Genel kutusuna mı düşecek yoksa spam/tanıtım mı? Bazı otomasyon sağlayıcıları daha güvenilir olduğundan sıklıkla düzgün teslim edilir mailler abonelerinize. Yine de bu mutlak değildir. Çünkü mail servisleri de (gmail,outlook) işin içine burnunu sokar.

Alıcılarınız genel kutusuna düşmesine rağmen ısrarla e-postanızı açmıyorsa mesela, tanıtım ve belki spam kutusuna iteklenirsiniz zamanla.

O zaman bize şu gerekli:

E-postalarınızı göz önünde tutmak için GENEL KUTUSU optimizasyonu

Blog içeriklerinden yada yapay zekadan bunun cevabını tam olarak alamazsınız.

Çünkü bunlar mail protokolleri üzerinden teslim edilebilirlik önerileri verecektir. İşte “dmarc, dkim” gibi bazı sertifikaları almanızı söyleyecektir. Yada bizzat bunları barındıran Kit, Sendinblue, Mailchimp gibi servisleri kullanmanızı…

Nitekim olayın bu boyutunu herkes yaparken neden başarısız oluyorlar biliyor musunuz?

Sebep şudur. Alıcılara e-postanızın layığıyla gösterilmesi, diğer e-posta gönderenlerle olan rekabetinize bağlıdır. Yani eposta gösterimlerinde önceliklendirme algoritmaları kullanılır.

O yüzden herkes 10 dakikada dmarc, dkim kurabilir veya güvenilir servis sağlayıcıları kullanabilirken… Herkes göz önünde, yüksek ve kaliteli mail teslim edilebilirliğine ulaşamaz.

Bakın bu işin omurgası budur her yerde duyamazsınız :sunglasses:

Alıcının posta kutusuna senin gibi 3 eposta gönderen daha var diyelim. Her biriniz 10’ar eposta gönderdiniz. Senin epostaların 3 defa açıldı. X gönderen 2 ve Y gönderen 1 diyelim.

En çok kimin e-postası ilgi görüyorsa, sonraki e-postalar da o alıcı için daha görünür olacaktır bu kadar basit.

Tekrar ediyorum, bu sadece “o alıcının” durumunda geçerli. Başka bir alıcı Y gönderenin epostalarını daha çok açıyorsa onun e-postaları önceliklendirilir o kişi için.

Yani bir kişiselleştirme söz konusu. Alıcının ilgisine göre önceliklendiriliyor epostalar. Ve algoritma alıcının ilgi seviyesini, özellikle epostayı açıp açmadığına göre derecelendiriyor.

O zaman işte aradığınız şifre:

Sadece ilgili kişileri ekleyin mail listenize!

Dehşet verici hata, daha fazla mail abonesi kazanmak uğruna aç gözlülük yapmaktır.

O yüzden olabildiğince kişiyi cezbetmek için ücretsiz ve mükemmel şeyler teklif edilir opt-inlerde(mail aboneliği kayıt formları).

Bu şekilde, iyi ihtimalle ilk epostanız açılır, diğerlerinin yüzüne bile bakılmaz. Ve sonrasında attığınız epostalar da “düşük nitelikli” sayılarak genel kutusuna düşmemeye başlayacaktır.

Yani daha fazla e-posta abonesi kazanmak için ikna edicilikte aşırıya kaçmayın.

Bu gerçekleştiğinde ne olur?

Yüksek e-posta açılma oranları = Yüksek satış sayısı.

E-postanızın içeriğine, başlığına şuyuna buyuna girmedik bile fark ettiyseniz.

Çünkü birileri epostanızı gördükçe bu kendi başına çok büyük kazanımdır zaten.

Çünkü epostaların birincil görevi, çoğu kişinin yanıldığını aksine “satış” yapmak değildir. E-postalar hatırlatma ve bildirim amacında daha güçlüdür aslında.

Attığınız her e-posta kendinizi, markanızı hatırlatmaktır. Sözlerinizi duyurmak, göz önünde olmaktır kısaca.

O zaman sizi epostadan görmüş biri dolaylı olarak gidip satın da alabilir. Veya o dönemde satın almasa bile ilerideki bir ihtiyaç ve arzu anında aklına gelebilirsiniz.

O yüzden yüksek mail abone sayısına ama ilgisiz kişilere eposta atmaktansa, makul ölçüde abonenin daima önünde olmak fazlasıyla kazançlıdır.

SÖZÜN ÖZÜ…

E-posta açılma oranlarını yükselten diğer şeyleri de sıralayabiliriz elbette. Mesela başlıklar. Ama dünyanın en mucizevi başlığını bile yazsanız, alakasız biri için hiçbir anlam ifade etmeyecek.

Ve onlar sizi görmezden geldikçe, teslim edilebilirliğiniz günden güne düşecek.

Sonuç olarak teslim edilebilirliğin ilk ve en önemli kuralı, abone listesine ilgili kişileri davet etmektir.

4 Beğeni